AIDS’e karşı farkındalığı artırmak ve toplumsal ön yargıları dönüştürmek amacıyla 1 Aralık “Dünya AIDS Günü” kapsamında bir araya gelen hekimler, sivil toplum kuruluşları, sanatçılar “Ön Yargıları Dönüştürüyoruz Geleceğe Umutla Bakıyoruz” projesini hayata geçirdi. Geçtiğimiz akşam gerçekleşen proje tanıtımında HIV ile yaşayanların önyargılar nedeniyle yaşadıkları zorluklar ele alınırken, etkinlikte multidisipliner sanatçı Uğur Acil ve mural sanatçısı Somon tarafından hazırlanan enstalasyonlar sergilendi.
“ÜLKEMİZDEKİ OLGULARIN YÜZDE 50’SİNİ BİLMİYORUZ”
Etkinlikte konuşan ve hastalığın dünyanın her yerinde görüldüğünü belirterek özellikle ekonomik düzeyi düşük ülkelerde bu tip hastalıklar tesadüfen tespit edilebildiğini ifade eden Dr. Yeşim Taşova, “Ülkemizde olgularımızın yüzde 50’sini bilmiyoruz ve bu kişiler kendilerinin de farkında değil. Özellikle de bunların önemli bir kısmı kadın. DSÖ’nün verilerine göre Avrupa’da 3’te biri kadın, Amerika’da yüzde 19-20, bizde 18,5 olarak görülüyor. Kadın demek çocuk demek. HIV’in özellikle kadınlarda tespit edilmesi bizim için mühim.” Dedi. Hastalığın doğum esnasında ve emzirmeyle anneden bebeğe geçtiğini vurgulayan Taşova, “Bizler bu aktarım oranını dünyada yüzde 1’in altına indirmeyi amaçlıyoruz. Yeni nesli korumak için gebelerde taramak yapmak şart. Hem bebeği korumak hem de annenin yaşam süresini uzatmak adına hastalık tespit edilen kadınların tedavi edilmesi gerekiyor. Bu yüzden gerek kadın gerekse çocuklar bağlamında daha farklı stratejiler geliştirmemiz gerekiyor. Öte yandan verilere baktığımızda 15 yaş grubundan itibaren vakalarda artış var. Bunun nedeni ise, 15-19 ve 20-24 yaş grubunda hem uyuşturucu kullanımı hem de sağlıklı üreme konusunda eğitimlerin yetersiz olması karşımıza çıkıyor.” İfadelerini kullandı.
YEŞİM TAŞOVA
“2030’LU YILLARDA 100 BİNLİ SAYILARI GÖREBİLİRİZ”
Yüzde 50’ye tanı konulmamasının ciddi bir sorun olduğuna değinen Dr. Asuman İnan, “Eğer matematiksel verilerle modellemeler yapılmazsa 2030’lu yıllarda 100 binli sayılar görebileceğimiz söyleniyor. Kişilerin test yaptırmalarının önündeki en büyük engel kişilerin bu durumun kendilerine bulaşmasından korkuyor olması. Fakat HIV’in bulaş yolları arasında aynı ortamda olmak, havayı solumak, aynı havuzu kullanmak yok. B=B’nin (belirlenemeyen=bulaştırmayan) toplum tarafından bilinmesini önemsiyoruz.” Dedi. Öte yandan modern tedavilerle hastaların uzun ve kaliteli yaşam sürebileceğini vurgulayan İnan, 2016 yılından itibaren gerçekleştirilen tedavilerle HIV’li kişilerin kanındaki mikrop belirlenemeyecek seviyeye indiği ve partnerlerine mikrop bulaştırmadıklarının gözlemlendiğini söyledi.
“PROBLEMİMİZ HIV DEĞİL, ÖNYARGI”
Ailelerinin sağlık sigortalarını kullanan kişilerin test yaptırmaktan dahi çekindiği bu hastalıkta asıl problemin kandaki mikrobun olmadığını savunan Dr. Mustafa Kemal Çelen, “HIV ile yaşayan 40 milyon kişi var diyoruz fakat riskli grupları ve önyargılardan ötürü test yaptırmaktan çekinen kişileri de düşünürsek asıl problemimiz tedavi değil, bu kişilere ulaşamamak. Hollanda Amsterdam’da olduğu gibi kimlik bilgilerini vermeden, hızlı şekilde test yaptırabilecekleri kontrol noktaları oluşturulması gerekmektedir. Sonrasında da bununla ilgili danışmanlık hizmeti verilebilecek bir platform oluşması ve yaygınlaşması da çok önemlidir” şeklinde konuştu.
ASUMAN İNAN
“HAYATIN KENDİSİYLE MÜCADELE EDİYORLAR”
Pozitiv-İz Derneği’nden Önder Bora ise, “HIV tanısı alan bireyler, sadece hastalıkla değil aslında hayatın kendisiyle mücadele ediyorlar. Mesela üniversiteye kayıt olan bir öğrenci ‘Ben bir yurtta kalabilecek miyim’ diye düşünüyor ya da askerlikten neden muaf olduğunu açıklamaya çalışıyor. Ön yargıların getirdiği baskı nedeniyle korkuyla yaşayan kişiler kronik depresyon yaşıyorlar. Hastalar arasında işini kaybeden yahut işe alınmayan, bu nedenle evliliği bitenler, hiç evlenemeyenler, çocuk sahibi olmaktan korkanlar var. O yüzden de ön yargıları yıkabilmek için eğitim şart” açıklamasında bulundu.