Erzurum Atatürk Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Yetiştiriciliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulkadir Bayır ve ekibinin yaptığı çalışma ilginç sonuçlar doğurdu.
Önemli bir gen kaynağı olmasının yanı sıra 26 kilograma kadar büyüme özelliği bulunan Karadeniz alabalığının kısa sürede büyüyüp pazara sunulur hale getirilmesi amacıyla Prof. Dr. Abdulkadir Bayır liderliğinde TÜBİTAK destekli çalışma başlatıldı. Karadeniz’den getirilen alabalık yumurtaları laboratuvar ortamında mikroenjeksiyona tabi tutuldu. 2020 yılında Nobel Kimya Ödülü verilen ‘CRISPR/Cas9’ tekniğiyle laboratuvarda mutant Karadeniz balığı üretildi. Bu teknikle, büyümeyi olumsuz olarak etkileyen myostatin geninin susturulmasıyla balıkların büyüme ve gelişmesi hızlandırıldı. Laboratuvar ortamına alınan normal balıklarla birlikte takibe alınan mutant balıkların 10,5 aylık sürede yüzde 82 daha hızlı büyüdükleri belirlendi.
Prof. Dr. Abdulkadir Bayır, ‘CRISPR/Cas9’ tekniğiyle bakterilerin kendilerini virüslerin zararlı etkilerinden korumak için geliştirdiği doğal bir savunma mekanizmasını laboratuvar ortamında kullandıklarını belirtti. Bayır, kontrol grubu balıkların 10,5 ayda 45 gram ağırlığına ulaşırken mutant balıklarınsa yaklaşık 84 gram ağırlığa ulaştıklarını bildirdi. Su ürünleri yetiştiriciliğinde toplam maliyetin yaklaşık yüzde 70’ni yemin oluşturduğunu belirten Abdulkadir Bayır, myostatin geni susturulan balıkların kardeşlerine nazaran çok daha hızlı büyümeleri sebebiyle balık çiftliklerine önemli katkılar sağlayacağını kaydetti.
‘ÜLKELERİN BAĞIMSIZLIĞI İÇİN ÖNEMLİ’
Uzun vadeli hedeflerinin myostatin geni susturulmuş bir Karadeniz alabalığı damızlık stoku oluşturmak olduğunu ifade eden Bayır, “Mutant balıkların bu aşamada pazarlanması yasal olarak mümkün değil. Ancak artan dünya nüfusu, küresel iklim değişikliği, pandemiler ve RusyaUkrayna savaşı gibi coğrafi riskler nedeniyle ülkelerin gıda üretiminde dışa bağımlılıklarını azaltmaları son derece önemli. Ülkelerin gıda üretiminde bu riskleri en aza indirmek için önümüzdeki yüzyılda genetik mühendisliği gibi bilimlere çokça başvurmak durumunda kalacağı ve bu nedenle bilim adamlarının önceden aksiyon alarak bu tür tekniklerde uzmanlaşmasının ülkelerin bağımsızlığı için son derece önemlidir” dedi.
‘İNCELEMEYE DEVAM EDECEĞİZ’
‘CRISPR/Cas9’ tekniğinin genetiği değiştirilmiş organizmalarla (GDO) karıştırılmaması gerektiğini, bu teknikle doğada zaten var olan mutasyonların insan eliyle oluşturulduğunu vurgulayan Prof. Dr. Abdulkadir Bayır, “Hiçbir teknik mükemmel değildir. Biz bu tekniği hayata geçirebilmek için yaklaşık 3 yıldır yoğun olarak çalışıyoruz. Hedeflerimizden birisi ürettiğimiz mutant balıkları gıda güvenliği açısından da ayrıntı olarak incelemek. ‘CRISPR/Cas9’ tekniğini uygulama konusunda önümüzdeki tüm engelleri aştık. Bu aşamadan sonra ilk olarak ülkemizin en önemli kültür türü olan gökkuşağı alabalığında CRISPR/Cas9 tekniğini kullanarak üreticilerin karşılaştıkları hastalıklar, pigmentasyon, düşük yem değerlendirme oranı gibi problemlerin çözümünü arayacağız. Üretilen mutant balıkları gıda güvenliği açısından inceleyerek çalışmamızı sürdüreceğiz” diye konuştu.