Stephan Beşlisi, gökyüzünde beş galaksi bir aradaymış gibi görünüyor ancak bu gruptan bir galaksi aslında yakın bir optik hizalanmanın sonucu olarak görülüyor. Gruptaki diğer dört galaksi ise birbirlerine yerçekimi ile bağlı ve milyarlarca yıldır devam eden karmaşık bir etkileşim içindeler. Bu süreç, galaksiler arasındaki gaz bulutlarının çarpışıp ısınmasına ve şok dalgalarının oluşmasına yol açıyor.
Yeni yapılan gözlemler, NGC 7318b adlı bir galaksinin Stephan Beşlisi’nin gaz bulutlarına çarptığını ortaya koydu. Bu çarpışma, Samanyolu Galaksisi’nden daha büyük bir şok cephesi yarattı. Saatte 3,2 milyon kilometre hızla ilerleyen bu galaksi, etkileşimdeki gazı parçalayarak enerji yüklü bir ortam yaratıyor.
Bilim insanları, çarpışmanın yarattığı şok dalgasının hem soğuk gaz hem de sıcak gaz üzerinde farklı etkiler yarattığını buldu. Soğuk gaz ceplerinde şok dalgası, atomlardan elektronları kopararak yüklü parçacıklar bırakıyor. Bu süreç, gözlemlenebilir bir parlak gaz izi oluşturuyor. Sıcak gazda ise şok dalgası zayıflayarak gazı sıkıştırıyor ve düşük frekanslı radyo dalgaları yayılıyor.
LOFAR teleskopları, şok dalgasının arkasındaki enerji dolu parçacıkların yaklaşık 11 milyon yıl önce oluştuğunu tespit etti. Bu, NGC 7318b’nin çarpışma sürecine dair zaman çizelgesiyle uyumlu bir bulgu olarak değerlendiriliyor.
WEAVE spektrografı ile yapılan bu gözlemler, galaksilerin çarpışma sırasında nasıl davrandığını ve bu süreçlerin galaktik evrimi nasıl şekillendirdiğini anlamak için önemli bir pencere açıyor. Araştırma ekibinden Gavin Dalton, “Bu tür detayların ortaya çıkması, galaksilerin oluşumu ve evrimi hakkında daha geniş bir perspektif sunuyor,” dedi.
Bilim insanları, Samanyolu gibi büyük galaksilerin tarih boyunca çarpışma ve birleşmelerle büyüdüğünü düşünüyor. Stephan Beşlisi gibi örnekler, bu süreci anlamak için eşsiz bir fırsat sunuyor. Bu kozmik çarpışmaların her bir detayı, evrenin dinamik yapısını çözmeye bir adım daha yaklaştırıyor.
Araştırmacılar, bu tür galaktik etkileşimlerin karmaşık yapısını anlamanın, daha uzaktaki galaksilerde benzer süreçleri incelemek için bir temel oluşturduğunu belirtiyor. WEAVE gibi yeni nesil araçlar sayesinde, evrenin sınırlarında yer alan soluk galaksilerin bile evrimine dair daha fazla bilgi edinmek mümkün.