*** Okuyacağınız haber The Guardian’ın Avrupa muhabiri Jon Henley’in kaleme aldığı yazıdan derlenmiştir.
İsveç… Sakin, doğa ile iç içe bir ülke. Ortalama bir Avrupa ülkesiyle kıyaslandığında ‘pek bir şey yaşanmayan’ İsveç… Eşsiz tabiatının en güzel örneklerinden olan İskandinav nehri, eriyen karların hala kıyılarını kapladığı, bakir ladin ve çam ormanlarında huzur içinde kıvrılıyor. Bu bahar ise son altı yıldır her bahar olduğu gibi, birçok insan o güzelliğin ekrandaki yansımasına yapışıp kalacak.
“Den stora älgvandringen” yani Büyük Geyik Göçü’ne ev sahipliği yapan ülkede heyecanlı bekleyiş sürüyor. Çünkü ilk kez 2019 yılında kamu yayıncısı SVT’nin isteğe bağlı platformunda yayınlandığında, göçü yaklaşık bir milyon kişi izledi. Geçen yıl ise bu sayı 9 milyonu aştı.
DÜNYANIN DURUMUNU DÜŞÜNÜNCE…
Peki bu yıl ne olacak? Kim bilir? Dünyanın durumu göz önüne alındığında, birkaç yüz geyiğin yaz meralarına ulaşmak için İsveç’in kuzeyindeki Ångerman Nehri’ni dikkatlice geçtiği üç haftalık, 7/24 canlı yayın, izleyicilerin ihtiyaç duyduğu şey olabilir.
Programın bu yılki bölümü, normalden daha sıcak olan bahar havası nedeniyle salı günü (tam bir hafta erken) başladı. Küresel ısınmanın açtığı derin yaralar kameramanların daha erken işe başlamasına, bulut sisteminin daha erken kurulmasına ve mesainin uzamasına neden oldu. Yapımcı Stefan Edlund SVT’ye şunları söyledi;
– Çevrede çok sayıda geyik var. Bizi bekliyorlar. Uyum sağlamak zorunda kaldık. Ama sorun değil.
Stockholm’ün 600 km kuzeyindeki Umeå’da yer alan bir kontrol odasında çalışan 15 kişilik ekip, 20 bin metrelik kablolarının çoğunu döşedi, 30’dan fazla uzaktan video ve gece görüş kamerasını yerleştirdi. Bu iyi bir şey çünkü dizinin hayranları fazlasıyla hazır.
‘UYKU MU? UNUT GİTSİN!’
62 yaşındaki Ulla Malmgren, program boyunca kahve ve önceden pişirilmiş yemekler stokladığını, bu sayede tek bir anı bile kaçırmadığını söyledi:
-Uyku mu? Unut gitsin. Ben uyumuyorum.
76 binden fazla izleyicisi olan bir Facebook grubunda yer alan Malmgren, Associated Press’e “yaklaşık bir milyon kişinin” izlediğini ve “hepsinin aynı şeyi söylediğini” söyledi: “Hadi! Evet, yapabilirsin!”
Başka bir hayran, 20 yaşındaki William Garp Liljefors, program devam ederken bir keresinde derse geç kaldığının söyledi:
-İzlerken kendimi rahat hissediyorum ama aynı zamanda ‘Aman, bir geyik var. Oradan da ya bir geyik çıkarsa? Tuvalete gidemem!’ diyorum…
İLHAM KAYNAĞI ANDY WARHOL
Yayın ve başarısı, bazılarına göre öncülüğünü merhum ABD’li pop sanatçısı Andy Warhol’un yaptığı ve 1964 yapımı Sleep filminde şair John Giorno’nun beş saat 20 dakika uyuduğunu gösterdiği “yavaş televizyon” için büyüyen bir eğilimin parçası.
Daha yakın zamanda, konsept Norveçli yayıncı NRK’nın önceden kaydedilmiş Bergen Demiryolu’yla başladı. Bergen’den Oslo’ya yedi saatlik bir tren yolculuğunu dakika dakika gösteren arşiv görüntüler, hattın 182 tünelinde geçerken geçen zamanı canlandırıyordu.
Norveç nüfusunun yaklaşık yüzde 20’si bu videoyu en az bir kez izledi. İki yıl sonra, beş buçuk milyonluk ülke nüfusunun yaklaşık yarısı izledi. Bergen’den Kirkenes’e 134 saatlik bir deniz yolculuğunun NRK’da yayınlanması da – bu kez canlı ve kesintisiz – benzer bir başarıyı yakaladı.
O zamandan bu yana yayıncı platform yılda en az bir yavaş TV programı yayınladı, bunlar arasında 18 saatlik akıntıya karşı yüzen somonların görüntüleri, 12 saatlik kışlık odun yanması, anayasa hakkında 24 saatlik akademik dersler ve 12 saatlik bir örgü maratonu yer alıyor.
YAVAŞ YAYINLAR YAYILIYOR
İspanya, Portekiz, Fransa, İngiltere, Avustralya ve diğer yerlerdeki yayıncılar da bu yolu izledi. Hollanda’nın Utrecht kentinde, su altı kamerasından yapılan canlı yayın, izleyicilerin sanal bir kapı ziline basmasına ve yumurtlayan balıkları bir kilit kapısından geçirmesine olanak tanıyor.
Yavaş TV, bir şeyi, kurgu ve düzenleme yoluyla hızlandırmak yerine, deneyimlendiği oranda gösteriyor. Medya uzmanlarına göre, çekiciliği tam da sahnelenmiş gerilim ve dramanın rahatlatıcı yokluğunda yatıyor.
İsveç’teki Jönköping Üniversitesi’nde medya ve iletişim profesörü olan Annette Hill şunları kaydetti:
-Garip bir şekilde, sürükleyici hale geliyor çünkü felaket niteliğinde hiçbir şey olmuyor, muhteşem bir tarzda hiçbir şey olmuyor. Ancak dakika dakika çok güzel bir şeyler yaşanıyor.
Oslo Üniversitesi’nde medya çalışmaları profesörü olan Espen Ytreberg ise şöyle dedi:
-Yavaş TV’yi medyanın olağan çılgın temposundan açılan bir tür pencere veya ‘kaçış vanası’ olarak görüyorum. Televizyonun bu kadar önemli olması gerektiğini ne zaman kabul ettik? Yükselmiş, meşgul, yoğun anlar, yüzünüze tokat gibi vuran bir etki mi? Bundan 10 yıl önce CBS ile yaptığım bir röportajda televizyon yayıncılığında bu tokatların norm haline geldiğini söylemiştim.
KAÇ GEYİK NEHRİ GEÇECEK?
Elbette, İsveç’te de arada sırada bir şeyler oluyor. SVT, Büyük Geyik Göçü’nde ilk geyik göründüğü an izleyicilere bir uyarı göndererek yayına başladı. Merak edilen şey ise bu yıl geniş ve tehlikeli nehri kaç geyik geçebilecek ve kaçı görüntülenebilecek? Bir ekran sayacı çalıştı bile.
Geçtiğimiz yıl, program kameraları 87 geyiğin güvenli bir şekilde karşıya geçtiğini kaydetti. Bazıları zorluklarla karşılaşıyor. Ancak, şüphesiz ki izleyiciler çoğu zaman gökyüzüne, suya ve ağaçlara bakıyor. Belki bir veya iki ördeğe. Durun, şu çalıların arkasında kıpırdayan şey bir geyik olabilir mi?
*** The Guardian
*** Jon Henley