Exeter Üniversitesi’nden arkeolog Susan Greaney, “Flagstones hem daha önceki dönemlerin yapıları olan geçitli çevreler gibi görünüyor, hem de daha sonra ortaya çıkan henge tipi anıtları andırıyor” diyerek bu yapının mimari geçişin tam ortasında konumlandığını belirtiyor.
Anıtın kalıntıları ilk olarak 1890’larda, yazar Thomas Hardy’nin Dorchester’daki evinin bahçesinde kazılan bir sarsen taşının altından çıkan kemik ve külle fark edildi. Ancak yapının gerçek ölçeği, 1980’lerde bir yol yapımı sırasında ortaya çıkan yeni çukurlar ve taşlarla anlaşıldı. Yaklaşık 100 metre çapındaki bu taş çemberinin yarısı hâlâ bir çevre yolunun altında gömülü durumda.
Yapılan yeni tarihlendirme çalışması, 1986–87 yıllarında toplanan kemikler, yanmış kalıntılar, geyik boynuzları ve kömür parçaları gibi buluntulara odaklandı. Elde edilen sonuçlar, çukurların kazılmasının MÖ 3650, çemberin tamamlanmasının ise MÖ 3200 civarında olduğunu ortaya koydu. Bu yapı, yalnızca inşa edildiği dönemde değil, yaklaşık bin yıl boyunca da farklı gömülerle kullanılmış.
Anıtta bulunan bazı çukurların duvarları kazınmış, bazıları çocuklara ait gömüler içermekteydi. Arkeologlar, bu yapının kısmen cenaze işlevi taşıdığını, ancak çok az eşya bulunması nedeniyle törensel bir anlamı da olabileceğini düşünüyor.
Flagstones’un mimari biçimi ve kullanım şekli, Neolitik dönemde Britanya’da görülen dikdörtgen ve çizgisel yapı biçiminden dairesel yapıya geçişin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu da onu, sadece mimari değil, dönemin kültürel ve ruhsal yaşamına dair de önemli bir kaynak haline getiriyor.
Arkeologlar daha önce Stonehenge’in ilk yapım aşamasıyla Flagstones’un çağdaş olduğunu düşünüyordu. Ancak yeni tarihlendirme, Stonehenge’in bu anıttan etkilenmiş olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor. Susan Greaney, “Stonehenge bir kopya olabilir mi? Yoksa Stonehenge’in tarihini yeniden mi düşünmeliyiz?” diye soruyor.
Kesin olan bir şey varsa, o da bu bulguların, Neolitik Britanya’da ölüm, ritüel ve anıt inşası konularında düşündüğümüzden çok daha derin ve karmaşık bir manevi yaşamın izlerini taşıdığı. Araştırma Antiquity dergisinde yayımlandı.