Beyoğlu’nun ilgi çekici sanat duraklarından bir olan Salt’ın yeni gösterim programı hepimizi yakından ilgilendiren bir konuya, iklim değişikliğinin etkilerine parmak basıyor… ‘Bu son şansımız mı?’ başlıklı gösterim programı, iklim krizinin çevresel ve toplumsal boyutlarına dikkat çekmeyi amaçlıyor.
Bizim Suyumuz (In Our Water)
YAŞAM KAYNAĞIMIZ
5-21 Haziran tarihleri arasında İstiklal Caddesi’nde yer alan Salt Beyoğlu Açık Sinema’daki ücretsiz program, suyun hayati önemine odaklanıyor. Gösterimde yer alan 8 belgesel, toplulukların çevresel adalet arayışlarından endüstrileşmenin uzun vadeli etkilerine, suyun hem yaşamın kaynağı hem de hayatta kalmaya yönelik bir mücadele alanı oluşuna vurgu yapıyor.
Sedef Düğme (The Pearl Button)
ACİLİYETLERE DİKKAT!
Belgesellerdeki yükselen deniz seviyeleri ve artan kuraklıklardan ekolojik yıkıma uzanan hikayeler, suyun sadece bir doğal kaynak değil; ekosistemleri, ekonomileri, yaşam biçimlerini şekillendiren bir müşterek olduğunu hatırlatıyor. Gezegenin geleceği ve sürdürülebilir ortak yaşam ile yakından ilişkili meseleler etrafındaki aciliyetleri gündeme getiriyor.
Su ve İktidar (Water and Power)
İnsan faaliyetlerinin çevresel sonuçlarına dikkat çeken bu programla ekolojik dengenin yeniden kurulmasına yönelik ortak bilince katkı sağlamanın amaçlandığını belirten Salt Genel Müdürü Deniz Ova, ‘’Programın 10. senesinde, günümüzün aciliyetlerinden hareketle birlikte düşünmeyi ve araştırmayı teşvik eden bir kültür kurumu olarak, suyun hayati önemine eğiliyoruz. Bu son şansımız mı? seçkisiyle dünya çapında artan kuraklıklar karşısında su kaynaklarının önemini ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmedeki kritik rolünü ele alıyoruz” dedi.
Yaşam Suyu (Living Water)
ÇARPICI MESAJLAR
Programda yer alan belgesellerden Gelgitlerin Sessizliği (Silence of the Tides) Hollanda ve Almanya’dan Danimarka kıyılarına uzanan ve dünyanın en büyük gelgit alanlarından biri olan Wadden Denizi’ni odağına alıyor.
Leviathan, Kuzey Amerika’daki balıkçılık endüstrisinin zorlu çalışma koşullarını belgeliyor.
Unutulan Alan (The Forgotten Space) 1950’lerden itibaren liman kentlerini ve küresel lojistiği yeniden yapılandıran konteyner taşımacılığını ele alıyor.
Şarap Rengi Deniz (Wine Dark Sea) sıcaklıkların küresel ortalamadan daha hızlı arttığı Akdeniz’de iklim değişiklinin sonuçlarını incelerken; Su ve İktidar da (Water and Power) Los Angeles’taki su kıtlığının kent peyzajını nasıl yeniden şekillendirdiğini gözler önüne seriyor.
Yaşam Suyu (Living Water) Wadi Rum Çölü odağında Ürdün’de yaşanan su krizinin ekolojik, toplumsal ve ekonomik boyutlarına dikkat çekiyor. Şili Patagonyası’ndaki su göçerleriyle Pinochet diktatörlüğü sırasında kaybolmuş muhaliflerin hikayesini iki sedef düğme aracılığıyla birbirine bağlayan Sedef Düğme (The Pearl Button) belleğin taşıyıcısı olarak suyu merkeze alıyor.
Bizim Suyumuz (In Our Water) ise 1980’lerde New Jersey’de yaşayan bir ailenin kuyularına sızan zehirli kimyasallara karşı verdikleri mücadelenin izini sürüyor.
İŞTE PROGRAM
Su ve İktidar (Water and Power)
5 Haziran, 19.00
Şarap Rengi Deniz (Wine Dark Sea)
10 Haziran, 19.00
Gelgitlerin Sessizliği (Silence of the Tides)
12 Haziran, 19.00
Leviathan
17 Haziran, 19.00
Unutulan Alan (The Forgotten Space)
19 Haziran, 19.00
Yaşam Suyu (Living Water)
21 Haziran, 14.00
Sedef Düğme (The Pearl Button)
21 Haziran, 16.00
Bizim Suyumuz (In Our Water)
21 Haziran, 18.00