Aguada Fénix adlı bu anıtsal kompleksin detaylı incelemeleri, yapının yalnızca ilk ölçümlerde sanılandan çok daha büyük olduğunu değil, aynı zamanda bir “kozmoğraf” olarak tasarlandığını ortaya koydu. Yani bu yapı, evrenin düzenini simgeleyen bir mimari anlayışla inşa edilmişti.
Araştırmayı yürüten, Arizona Üniversitesi’nden Takeshi Inomata liderliğindeki arkeolog ekibi, LIDAR taramaları, saha çalışmaları ve kazılar sonucunda yapının hem fiziksel açıdan çok daha kapsamlı olduğunu hem de sosyal anlamda devrim niteliğinde mesajlar barındırdığını ortaya koydu.
Anıt, biri 9 kilometre, diğeri 7.5 kilometre uzunluğunda iki ana eksene sahip haç şeklinde bir yerleşim düzenine sahip. Merkezde yapay bir plato yer alıyor ve bu platoda iç içe geçmiş haç biçiminde iki çukur bulunuyor. Uzun eksenlerin biri olan kuzeybatı yönündeki koridor 6.3 kilometre uzunluğunda ve tören alaylarına ev sahipliği yapmış olabileceği düşünülüyor.

Bu büyüleyici yapı, hükümdar heykelleri, elit konutlar ya da sınıfsal ayrımı gösteren başka mimari izler taşımıyor. Bu da büyük yapılar inşa etmek için toplumsal hiyerarşi ve zorlayıcı bir yönetim yapısına gerek olmadığını gösteriyor. Araştırmacılara göre yapının inşasında toplu törenler, bayramlar ve ortak değerler önemli bir rol oynadı.
Aguada Fénix’in merkezindeki platform, kazılar sırasında oldukça dikkat çekici buluntulara da ev sahipliği yaptı. Haç şeklindeki çukurların tam merkezinde bulunan özel bir haznede yönlere göre yerleştirilmiş pigmentler bulundu: Kuzeye mavi azurit, doğuya yeşil malakit ve güneye sarı goetitli toprak konmuştu. Bu, Mezoamerika’da yönlere özgü renk kullanımının bilinen en eski örneği olarak kayda geçti.

Aynı çukurlarda, haç formunda dizilmiş deniz kabukları, oyma yeşim ve yeşil taş figürler – timsahlar, kuşlar ve doğum yapan bir kadın – ortaya çıkarıldı. Bu semboller, kozmogramın bir parçası olarak evrensel düzeni temsil ediyor olabilir. Deniz kabuklarının yanlara yerleştirilmesi ise su elementine göndermede bulunuyor.

Araştırmacılar, Aguada Fénix’in inşasının olağanüstü bir insan organizasyonu gerektirdiğini belirtiyor. Sadece ana platformun inşası için yaklaşık 10.8 milyon kişi-günlük emek gerektiği tahmin ediliyor. Kanal ve baraj sistemleri içinse 255 bin kişi-günlük iş gücü harcandığı düşünülüyor.

Yapının batı ekseni boyunca uzanan Laguna Naranjito çevresinde su kanalları inşa edilmeye başlanmış ancak tamamlanmamış. Bu durum, inşaat sürecinde teknik sınırların ve organizasyonel zorlukların yaşandığını gösteriyor.
Bilim insanları, bu yapının yalnızca eski Mayaların mimari yetkinliğine değil, aynı zamanda eşitlikçi toplulukların neler başarabileceğine de güçlü bir kanıt sunduğunu belirtiyor. Inomata, “İnsanlar geçmişte piramitlerin krallar tarafından yaptırıldığını sanıyor. Oysa gerçek veriler, büyük şeyler başarmak için derin sosyal eşitsizliklerin şart olmadığını gösteriyor” diyor.
Bu etkileyici araştırma, Science Advances dergisinde yayımlandı.