İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilip, önce gözaltına alınıp sonra  tutuklanmasıyla sonuçlanan geçtiğimiz 3 haftada Merkez Bankası’nın rezervleri 43 milyar dolar eridi.

İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla rezervlerin erimesi ne alaka demeyin!

Önce bu sürece nasıl geldik hep birlikte bir göz atalım.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “turpun büyüğü heybede” diyerek ocak ayında muhalefete yüklendi. 
Daha sonra CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar hız kesmeden devam etti. Beykoz ve Beylikdüzü belediye başkanları tutuklandı. İmamoğlu ile birlikte 28 kişinin de diplomaları iptal edildi
İmamoğlu’nun diplomasının iptali de hala tebliğ edilmedi. Hukuka göre bir diploma, diplomanın verildiği üniversite tarafından iptal edilebilir. İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu tarafından değil.

Bu arada Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali için rapor yazan üç kişilik heyetten oluşan ekipte olan Doç. Dr. Yasin Çetin’in TÜGVA’lı olduğu ortaya çıktı.

İptal sürecinden önce 2020 tarihinde İmamoğlu’nun Diplomasının geçerli olduğunu söyleyen İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamil Ahmet Köse istifa etti. Ancak İmamoğlu’nun söylediğine göre dekan istifa ettirildi. Sizce dekan istifa mı etti yoksa baskı sonucu istifa mı ettirildi? 

İmamoğlu’nun diplomasının iptali ise üniversitede okuyan ve üniversitelerden bileğinin hakkıyla okuyup mezun olan her vatandaşı ‘acaba benim de bir gün diplomam iptal olur mu’ diye düşünmeye sevk etmedi desek yaşan olur doğrusu

Peki sizce bir gün sizin de üzerinden 30-40 sene geçmiş olsa bile diplomanız iptal edilebilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan da zamanında benzer durumlar yaşadı. İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla birlikte binlerce yüzbinlerce vatandaş İBB binasının bulunduğu Saraçhane’ye sel oldu aktı.

Zamanında Erdoğan için de hak hukuk adalet arayanlar o meydana akın etmişti. Ancak birkaç fark var. Mesela o dönemde polis protestoculara müdahale dahi etmemişti. Fakat İmamoğlu için toplanan özellikle üniversitelilere sert müdahalelerde bulunuldu. 
301 öğrenci tutuklandı. İfadelere göre bazı kadın öğrenciler gözaltında tacize bile uğradı. Saraçhane mitinglerinin bittiği hafta sonu pazar günü Maltepe’de yapılan mitingde 2 milyon 200 bin vatandaş İmamoğlu ve tutuklu öğrenciler için adalet çağrısında bulundu.

Bu arada CHP de partiye olası bir kayyum atanma riskine karşı olağanüstü kurultay kararı aldı. Özgür Özel, kurultayda çarşaf listesi delinmeyen tek CHP Genel Başkanı olarak tarihe geçti.

Özel’in Parti Meclisi için hazırladığı çarşaf liste fire vermeden kabul edildi.

Öte yandan İmamoğlu döneminin başladığı andan bu yana önceki AKP dönemlerinde yaşanan yolsuzluklarla ilgili İBB Teftiş Kurulu, geçmiş dönemde tespit edilen kamu zararından sorumlu olduğunu düşündüğü dönemin yöneticileri hakkında hem idari hem de adli soruşturma başlatılması için girişimde bulundu. Ancak İstanbul Valiliği, 22 Nisan 2020 tarihli yazısıyla söz konusu memurlar hakkında soruşturma yapılmasına izin vermedi.

BU SİYASİ OLAYLARIN EKONOMİYE YANSIMASI NASIL GERÇEKLEŞTİ?

Tüm bu yaşananlar sonucu biraz ağır oldu. Kemer sıkmaktan bıkıp usanan vatandaşın kemerinde delik kalmadı. Yaklaşık 24 aydır yüksek faiz, enflasyon, zamlar ve daha fazlasını çekerek biriktirilen Merkez Bankası rezervleri bir anda buhar oldu uçtu.

Türkiye’ye yatırım yapan yabancı yatırımcı Türkiye’nin birinci partisinin cumhurbaşkanı adayının tutuklanmasından sonra yatırımlarını çekmeye başladı.

Çekti, çekti, çekti, sonuç 3 haftada 43 milyar dolar oldu.

4 Nisan haftasında Merkez Bankası rezervleri 2 milyar 250 milyon dolar azalarak 154 milyar dolara kadar geriledi

43 MİLYAR DOLARA NELER YAPILIRDI?

Kimlerin hangi yarasına nasıl merhem olurdu?

Ülkemizde en çok acı çeken kesim emekliler biliyorsunuz…

En düşük emekli maaşı ocak ayında yüzde 15,75 oranında artırılarak 14.469 liraya çıkarıldı. Bütçeye yük olacağı gerekçesiyle 15 bin liraya bile tamamlanmadı.

Bu 43 milyar dolar yani 1 trilyon 634 milyar TL ile neler yapılırdı?

En düşük emekli maaşı 14 bin lira değil 22 bin 478 liraya yükseltilebilirdi.

Yani 17 milyon emekliye yıllık 96.117 TL verilebilirdi.

1 trilyon 634 milyar TL ile maliyeti 20 milyon TL olan yaklaşık 81.700 okul yapılabilirdi.

Bu para 1 milyon 168 bin 896 öğretmene yıllık 1 milyon 451 bin 277 TL, aylık ise 120 bin 939 TL olarak dağıtılabilirdi. 

86 milyon yurttaşa ise bu 1 trilyon 634 milyar TL kişi başı 19 bin TL olarak verilebilirdi.

1 trilyon 634 milyar TL’ye 125 milyon TL’den 13 bin 72 adet yangın söndürme uçağı alınabilirdi.

1 trilyon 634 milyar TL ile yaklaşık 2 milyon 28 milyon konut yapılabilirdi.

Deprem tehlikesi altında olan 16 milyon vatandaşın yaşadığı İstanbul’un 3’te biri sıfırdan inşa edilebilirdi.

Türkiye’de yaklaşık 4 milyon 974 bin tarım işçisi var bu para her birine en üst limit olan 26 bin 259 liradan hesaplandığında kişi başı yaklaşık 328.000 TL verilebilirdi.

Borç batağında olan çiftçiye bu para ödenebilirdi.

Ancak tüm bu saydıklarımdan hiçbir yapılmadı, yapılamadı. 

O paraya ne oldu? Merkez Bankası, kamu bankaları aracılığıyla elindeki döviz rezervini doları tutmak için sattı. 

Öte yandan Mehmet Şimşek ise “Rezervler ani şoklara karşı biriktirilir zaten” diyerek bu kaybı kayıp olarak görmedi. 

Peki bu millet o rezervler birikene kadar neler çekti?

Asgari ücrete yılda bir kere zam yapıldı. Milyonlarca yurttaş açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edildi.

Türkiye, gıda enflasyonunda dünyada birinci sıraya yükseldi ve bununla ilgili hiçbir iyileştirme yapılmadı.

Bir diploma kararıyla başlayan süreç, yalnızca hukuka değil, ekonomiye de ağır darbe vurdu. Siyasetin gölgesinde ezilen adalet, beraberinde 43 milyar doları da sürükledi. Olan, diplomasına da ekmeğine de sahip çıkmaya çalışan milyonlara oldu.