Karacadağ’ın lavlarla yoğrulmuş 120 kilometrelik bazalt platosunun Çınar ilçesine bağlı Leblebitaş Mahallesi kırsalında, taşlarla çevrili yalnızca 2 metrekarelik bir su kaynağı, hem bilim insanlarının hem de doğaseverlerin ilgisini çekmeye başladı. Görünüşüyle adeta bir “doğal akvaryumu” andıran bu küçük su gözesi, üç farklı balık türüne ev sahipliği yapıyor: sarı balık, tatlısu kefali ve kaya balığı.
Dicle Üniversitesi’nden akademisyenlerin gerçekleştirdiği ilk gözlemlerin ardından, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı Çevre Doğa ve Hayvanları Koruma Timi (HAYDİ), bölgede detaylı bir inceleme başlattı. Söz konusu su kaynağında temizlik çalışmaları da yürütülerek hem balıkların yaşam alanı koruma altına alındı hem de çevresel etmenler değerlendirildi.
“BALIKLAR GÖÇLE GELMİŞ, BESİN YETERSİZLİĞİ GELİŞİMLERİNİ ENGELLİYOR”
Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürü İdris İsen, yapılan ilk tespitlerin dikkat çekici olduğunu belirtti. İsen, balıkların Dicle Nehri’yle bağlantılı küçük akıntılar sayesinde bu bölgeye göç ettiğini ve lav platoları arasında sıkışıp kaldığını söyledi.
“Buradaki kaynak suyu berraklığı ve canlı çeşitliliğiyle tam anlamıyla doğal bir akvaryumu andırıyor” diyen İsen, suyun düşük besin ve taşıma kapasitesi nedeniyle balıkların yeterince gelişemediğini, boyutlarının doğal ortamlarındaki örneklerine göre oldukça küçük kaldığını vurguladı.
Ayrıca, balıkların sadece mikroorganizmalarla beslendiğini belirten İsen, “Doğal besin zinciri çok dar olduğu için gelişimleri sınırlı kalıyor. Bu durum hem ekosistem açısından hem de koruma planları açısından önemli bir veri” dedi.
DOĞAL AKVARYUM, TURİZME KAZANDIRILACAK
Karacadağ’ın biyolojik çeşitliliğine dikkat çeken İsen, söz konusu su kaynağının bilimsel ve turistik anlamda büyük bir potansiyele sahip olduğunu ifade etti. Endemik türler üzerinde detaylı analizlerin yapılacağını belirten İsen, “Bu küçük su kaynağını yalnızca bilimsel bir keşif olarak değil, aynı zamanda bölge turizmine katkı sağlayacak bir değere dönüştürmek istiyoruz. Diğer kurumlarla da koordineli şekilde çalışarak bu alanı koruma altına alacak ve doğa turizmine entegre edeceğiz” şeklinde konuştu.
Küçücük bir kaynakta yaşam mücadelesi veren bu nadir türler, Karacadağ’ın kadim lavlarının gölgesinde yepyeni bir doğa hikâyesine hayat veriyor. Bilim ve doğa el ele verirken, bölge halkı da bu eşsiz doğal mirasın geleceğine umutla bakıyor.