Binlerce yıllık sır: 172 metrelik Urartu iskelesi gün yüzüne çıktı!


Süphan Dağı eteklerinde 13 kilometrekarelik alana sahip Arin Gölü’nde, sıcaklığın artması, kuraklık ve bilinçsiz tarımsal sulama nedeniyle su seviyesi düşmeye devam ediyor. 

Göçmen kuşların da konaklama alanı olan volkanik set gölünde, kıyı bölgelerinde yaşanan metrelerce çekilme sonucu, daha önce su altında kalan ve Urartular döneminde yapıldığı değerlendirilen iskele duvarı ve çeşitli yapıların kalıntıları görünür hale geldi. 

Bitlis Eren Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Buğrul, beraberindeki akademisyenlerle iskele ve yapı kalıntılarını inceledi. 

“Van Gölü çevresindeki diğer iskelelerle bağlantısı olabilir” 

Hasan Buğrul, Arin Gölü’nde yaptıkları ön incelemede 172 metre uzunluğunda bir duvar ve yapı kalıntılarına rastladıklarını söyledi. 

Duvar ve kalıntıların bağlantılarını belirlemek için Arin kıyısındaki başka bir köyde de ön inceleme yaptıklarını anlatan Buğrul, şöyle devam etti: 

“O köyde liman bulunmadığını tespit ettik. 1995’li yıllarda Van Gölü’nde su seviyesinin çok fazla yükselmesini dikkate aldığımızda, bu gölde suyun çekilmesiyle gün yüzüne çıkan iskelenin, Van Gölü çevresindeki diğer iskelelerle bir bağlantısının olabileceği fikrini oluşturuyor. Yaptığımız farklı çalışmalarda Van Gölü’nün değişik zamanlarda çekildiğini, Urartu dönemine ait iskelelerin bulunduğunu, yine Karakoyunlu ve Selçuklu dönemlerine ait bazı mezar taşlarının ortaya çıktığını da görebildik. Jeoloji ve arkeoloji bölümündeki akademisyenlerle yapılacak incelemelerle bu iskelenin neden yapıldığını açıklayabiliriz. Bu iskelenin, Van’da bulunan iskeleyle bir bağlantısı varsa o zaman muhtemelen Urartu dönemine ait yapılarda kullanılan obsidyen malzemenin buradan götürülmüş olabileceğini akla getiriyor.” 

“Sıraları hemen hemen hiç bozulmamış” 

Bunun için obsidyenlerin kimyasal analizi ve gölün seviyesinin yükselmeleriyle ilgili bilimsel çalışmaların yapılması gerektiğini belirten Buğrul, Arin Gölü ve Van Gölü arasındaki mesafenin 1150 metre olduğunu hatırlattı. 

Buğrul, bu kısa mesafe göz önüne alındığında iki gölün Urartu döneminde birleşmiş olabileceği değerlendirmesinde bulunarak şunları kaydetti: 

“İskelenin yapımında yonu (kalker grubuna ait doğal bir taş) ve moloz taşlar kullanıldığını göz önünde bulundurduğumuzda bu yapının Urartu dönemine ait olabileceğini düşünüyoruz. Gün yüzüne çıkan yapılarda muhtemelen suyun içeriye akışını önlemek için uzun bir duvar ve suyun içinde farkı ölçülerde kalıntılar gördük. Bu yapılar hakkında bilgi edinmek için suya girip yerinde incelemek gerekir. Geniş bir yapıya sahip bu duvarın göl seviyesi yükseldiğinde içeriye su akışını önlemek için yapıldığını görüyoruz.

Çöken duvar yüksek değil. Sıraları hemen hemen hiç bozulmamış ve dalgalı bir form gösteriyor.  Duvar yüksek bir yapıya ait olsaydı çöktüğünde taş yığılmaları olurdu. Bölgenin topoğrafyasından dolayı Urartu döneminde karadan ziyade gölde taşımacılığın ve ulaşımın aktif sağlandığı, Erciş, Gevaş, Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz arasında göl üzerinden önemli bir ağın kurulduğunu görmekteyiz. Bu iskelenin de o dönemde yapıldığını değerlendiriyoruz.”


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/wphaberbotu/public_html/wp-includes/functions.php on line 5464