Genel müdürlük benim de pek hayal ettiğim beklediğim bir şey değildi. Çok onur duyarak ve bir yandan da tereddüt ederek bu görevi devraldım. Geçmişte çok değerli insanların yönettiği kurumda müdürlük yapmak çok ulvi bir görev. 45 yıl önce başladığım mesleğimin genel müdürlüğünü ve genel sanat yönetmenliğini yapmak onur verici bir şey.
10 günde 13 bin km yol yapmışım. Ekibimizle birlikte 20 saate varan çalışmalar yapıyoruz. Hayallerimizi aktive edebiliyoruz, içimizdeki çocuğu sahneye taşıyabiliyoruz.
6 il yöneten bir genel müdürlüğüz. Dünyada böyle bir örneği yok. 3 bin 500 kişilik ekibimiz var. Görevi devraldığımız ilk günden itibaren hiç durmaksızın tüm birimlerin içinde yer alarak, bir takım oyunu kurmak için özen gösterdik. Ben değil, biz cümlesi önemliydi.
Devlet Opera ve Balesi genel müdürü olarak halkımıza teşekkür etmek istiyoruz. Müthiş bir teveccüh ve sevgi seliyle karşılandık. Ben sanat hayatımda bu kadar ilgiyle karşılaşmamıştım.
6 il müdürümüzün hepsi sanatçılardan oluşur. Bu liyakattır. İşin ehli olmak elbette önemlidir; ama bir ekip içinde çalışmayı başarmak, birlikte çözüm üretmek ve bu uyumdan doğan etkileşimi sanata dönüştürmek çok daha kıymetli. Sanatçılarımızın bize güvendiğini biliyorum. Bu güveni sarsmamak için adaletli bir yönetim tarzı için çaba sarf ediyoruz.
Hayalim, uluslararası başarı. Yani, İstanbul kültür sanat başkenti.
Şimdi 1. Anadolu Opera ve Bale Festivali düzenliyoruz. Bu festival ile sadece büyükşehirlerde değil, Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan vatandaşlarımıza da eşsiz bir sanat deneyimi sunmayı amaçlıyoruz. Sanatı ülkemizin her köşesine ve herkese ulaştırma misyonumuz doğrultusunda, Devlet Opera ve Balesi ailesi olarak 7 Aralık’ta Şırnak’ta festivalimizi başlattık. Bu festival ile Anadolu’nun zengin kültürel dokusunu evrensel sanatlarla buluşturmayı hedefliyoruz. Festivalimizin ilk yılında Şırnak, Erzincan, Kırklareli, Ardahan ve Hatay olmak üzere 5 şehirde 14 temsil sunulacak.
1. Anadolu Opera ve Bale Festivali’ni takiben 2025 yılında Opera ve Bale Her Yerde sloganıyla 18 ilde daha sanat seferberliğimizi sürdüreceğiz. Edirne’den Kars’a, Osmaniye’den Manisa’ya kadar geniş bir coğrafyada opera ve baleyi sanatseverlerle buluşturacağız.
Sanat, yalnızca belli şehirlerle sınırlı kalmamalı. Tekrar etmekte fayda var; opera, bale ve çok sesli müziği tüm yurda yaymak, bu sanat dallarına yönelik ilgiyi artırmak ve dünya çapında tanınırlığı artırmak Devlet Opera ve Balesinin misyonu.
Opera ve Bale Her Yerde sloganıyla Anadolu’dan çıkmayacağız. Yetenek her yerde, oradaki yetenekleri keşfedip yönlendireceğiz, bazılarını alıp konservatuvarlara, akademiye getireceğiz.
Bale ve operayı hiç tanımayan insanların hassasiyetlerini de göz önünde bulundurarak, doğru adımlarla samimi davranacağız. Sanat halka inmez, sanat halka çıkarılır.
TEMSİL SAYIMIZ 2.5 KATINA ÇIKTI
75 yıllık tarihimizdeki en büyük seyirci sayısına ulaştık. Yaklaşık 610 bin seyirciyle buluştuk. Bir önceki sezona göre Opera-Bale Festivalleri temsil sayısında 2.5 katına yaklaşılarak yüzde 144’lük, seyirci sayısında ise benzer şekilde yaklaşık 91’lik artış meydana geldi. Seyirci sayımızı 300 binlerden 610 binlere getirdik. 4 ana festivalimiz var. Hepsinde seyirci sayımızı iki katına çıkardık. Örneğin Uluslararası İstanbul Opera ve Bale Festivali’mizde bu sene 15.264 kişi ağırladık. Bir önceki yıla oranla temsil sayısında yüzde 117’lik, seyirci sayısında ise 120’lik bir artış meydana geldi.
TÜRK MİLLETLERİ OLARAK ORTAK ESER ÜRETME ÇALIŞMALARI YAPIYORUZ
Türk Devletleri Opera ve Bale Birliği’nin kurulmasıyla birlikte Özbekistan, Kazakistan ve Azerbaycan’a sık gider oldum. Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy da büyük destek veriyor. Türk milletleri olarak ortak eser üretme çalışmalarımız var. Bu işbirliğinin büyük enerji doğuracağına inanıyorum. Yakın zamanda dünyada önemli pozisyona geleceğimiz inancındayım.
BESTECİLERİMİZİN ESERLERİ DÜNYA KLASİKLERİ İLE HARMANLANACAK
2024-2025 sezonu için yerli eserlerimize daha fazla yer ayırmayı hedefliyoruz. Türk bestecilerimizin eserlerini, dünya klasikleriyle harmanlayarak izleyicilerimize sunacağız. Mesela 5 Nisan 2025’te dünya prömiyerini gerçekleştireceğimiz Çelebi Operası, Türk opera tarihindeki en değerli yapıtlarından biri. Cemal Reşit Rey’in hiç sahnelenmemiş bu eserini Ankara Devlet Opera ve Balesi olarak sahneye taşımaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Adnan Saygun’un Gılgamış operası, Ferit Tüzün’ün Midas’ın Kulakları ve Selman Ada’nın Aşk-ı Memnu operalarının sahnelenmesi, bu anlayışın somut bir göstergesi. Ayrıca Hasan Niyazi Tura’nın ‘Şehitler Oratoryosu’ ve Mesruh Savaş tarafından bestelenen ve librettosu Şefik Kahramankaptan tarafından hazırlanan ‘Ak Güvercin Gibi Hacı Bektaş-ı Veli’ oratoryosu da şu an sayamadığım pek çok kıymetli yerli eser gibi değerli sanatseverlerin beğenisine sunulacak.
AHU SUNGUR
OĞLUM YÜZÜNDEN HOLİGAN OLDUK
Allah her insanı evladıyla güldürsün sevindirsin derler. Benim en büyük şansım Ege. Hep kocaman ama yufka yürekli bir çocuktu. İki sene emzirdim. Anne sütü çok önemli. Genç annelere tavsiyem emzirebildikleri kadar emzirsinler. Hep sağlıklı beslensin. Sanki dün doğurmuşum gibi. Kocaman bir adam oldu kendini anlatıyor, çok gurur duyuyorum. Bizi hiç üzmedi, ağlatmadı. En büyük şükür sebebim. Sahada izlerken de çok duygulanıyorum. Holigan olduk onun yüzünden. Biz iyi bir takımız. Birbirimizin değerini iyi biliyoruz.
Evlilik kolay bir şey değil zor. Anne baba olmak en zoru. Anne olmak doğurmak değil. İnsan yetiştirmek… Kendime söz verdim, çocuğumuz olduğunda hiç tartışmayalım kavga etmeyelim bizden kötü bir şey duymasın dedim. Bu bizim prensibimiz. Zaten hayat oldukça zor, insanlar kaba. Ailenin karşılığı ve kutsallığı huzur bulunan yer olması. Yuva.
Oyuncu olsun istemedim. Onun adına hiçbir şeyin hayalini kurmadım. İyi insan ol mutlu ol dedim. İtibarlı ve saygın olsun istedim. Nerede mutlu olursan onu yap dedim. Çünkü mutluluk ve sevgiyi parayla satın alamazsınız.
SUAT SUNGUR
BENİM SUSMA VE DİNLEME ZAMANIM
Peşinden ailece turnuvalara gidiyoruz. Kaçırdığımız maçı olmadı. Ege kendisini çok iyi ifade ediyor artık benim susma ve dinleme zamanım. Dinginliğim o yüzden. Ege’den sonra basketbolu sevmeye başladım. Futbola daha düşkündüm. Yeni nesil sporcular çok dolular. Onlara ekstra söz söylemeye gerek kalmıyor, oluruna bırakıyorum. Gözlem kısmındayım ben.
Fazla sosyalleşme kısmı tercih meselesi. Ege’yle beraber biz aileye döndük, kapalı yaşıyoruz. Evde beraber olmayı, beraber sosyalleşmeyi tercih ettik. Mesleğimizin getirdiği egodan dolayı çatışma yaşadık.
Tiyatro benim için farklı yerde. Bunca yıldan sonra yapacağım şeyin çok keyifli olmasını istiyorum. Onun için ince eleyip sık dokuyorum. Birlikte bir tiyatro yapmak istiyorum ama iyi bir metin olması lazım.
EGE SUNGUR
BENİ EN ÇOK AİLE SEVGİSİ BESLİYOR
Yüzmeyle başladım. Sonra kaleci olarak futbol oynamaya başladım. Sonra basketbol antrenörüm keşfetti. Yaşıtlarıma göre uzun ve güçlüydüm. İlk başta basketbolu hiç sevmemiştim. Kapalı sahada olmaya zor alıştım. İlk maçımda da çok heyecanlanmıştım. 10 yaşımda ilk basketbol maçımda duvar lakabını aldım. Rakiplerim bana çarpıp düşüyorlardı. Ege, sadece dur ve ellerini kaldır demişti koçum bana. O zamandan bu zaman hep uyguluyorum bu yöntemi.
Basketbolda aile desteği çok önemli. Beslenme önemli ama en önemli besin kaynağı sevgi. Anne baba sevgisini hissetmek bir sporcu için çok önemli. Sadece sporcu için değil her çocuk için çok önemli. Sevgiyle büyüyen her insan kendi potansiyelinin üzerine çıkabilir. Bir insanı mevkisinden statüsünden bağımsız kendi olduğu için sevmek önemli.
Oyuncu olmayı hiç düşünmedim. Hobi olarak boks yapıyorum.