7 Ekim 2023’ten bu yana 442 gündür hemen her gün çoğu çocuk ve kadın ortalama 100 masum Filistinlinin hunharca katledildiği Gazze’deki soykırım ile 3 yılda 700 bin gencin hayatına mal olan Ukrayna’daki savaşı perdeleyen Suriye’deki halk devrimi, küresel siyasetin en tepesindeki pozisyonunu korumaya devam ediyor.
Son olarak konuya yeni Suriye ile ilgili kritik tespitlerde bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dahil oldu. Yıl sonu soru-cevap oturumunda Putin, Suriye’de kaybetmediklerinin altını çizdi.
Yeni yönetimle çalışacaklarını ve askeri üslerin varlığını koruyacaklarını vurgulayan Rus liderin “Suriye’deki devrimde kazanan ülke İsrail oldu” demesi dikkat çekti. Oysa ABD Başkanı Donald Trump, Suriye’de kazanan ülkenin Türkiye olduğunu ve Ankara’nın Şam’da kilit aktör konumuna yükseldiğini itiraf etmişti.
Putin’in İsrail vurgusu Türkiye’nin Suriye’deki stratejik ağırlığını azaltmıyor. Türkiye’nin güney sınırlarında güvenliğini korumasına ve mültecilerin Suriye’ye geri dönmeleri için koşullar oluşturmasına destek veren Rus liderin, asıl Türkiye’nin PKK ile mücadelesine işaretle “Umarım bir kötüleşme olmaz” temennisi dikkat çekiciydi.
***
Bir bakıma Batı’nın başı her sıkıştığında Türkiye’ye karşı kullandığı terör kartının bu kez farklı bir formatla yeniden masaya sürülebileceği imasında bulunuyor.
Putin’in bazen samimi bazen diplomatik açıklamalarındaki en kritik tespiti ise Türkiye ile terör örgütü PKK/YPG arasındaki tansiyonun daha da tırmandırılması riski dışında ‘en çok kazanan’ dediği İsrail’i aynı zamanda yeni Suriye’nin geleceğinde kronik bir kriz unsuru olarak da nitelemesiydi.
Zira Putin’in Kremlin’de son derece hassas bir dosya olan Tel Aviv’e yönelik tavrını sertleştirmesi ve 8 Aralık’ta Esad rejiminin yıkılmasından sonra işgalini artıran İsrail’i doğrudan kınaması yeni Suriye’deki güç mücadelesinin çok boyutlu paradoksal yapısına da işaret ediyor.
Nitekim İsrail’in Suriye’nin askeri üslerinin yüzde 80’nini havaya uçurması Suriye’de Büyük ve Uzun Oyun’un daha yeni başladığının göstergesi diye okunuyor.
“İsrail’in günün birinde Suriye topraklarını terk edeceğini umuyoruz, ancak şu an oraya ek birlikler gönderiyorlar. Bence orada hâlihazırda birkaç bin asker var ve onların ayrılmaları şöyle dursun daha da güçlenecekleri izlenimini ediniyorum” tespitiyle Putin, İsrail’in çıkmamak üzere Suriye’ye girdiğini vurguluyor.
***
Suriye’deki devrimle Türk-Rus ilişkilerinin darbelendiği yönündeki bir soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sürekli iletişim halinde olduklarını belirterek yine ezber bozan Putin’in açıklamaları, Ankara’yı ve Şam’ı bekleyen olası riskler konusunda yeterince bilgi veriyor.
Unutmayalım ki Esad’ın devrilmesiyle Türkiye, İsrail’in Suriye’yi bölme planına ağır bir darbe indirdi. Rejimin yıkılmasıyla İsrail’in Kürtler, Dürziler, Sünniler ve Nusayriler arasında Suriye’yi dörde parçalayıp vesayet altına alma projesi akamete uğradı. Fakat siyonist rejim yarım kalan Suriye hayalinden vazgeçmeyecektir. İsrail’in eski ‘böl ve yönet’ oyunları yeni dönemde de sürecektir.
Suriye’de her gün bir iki köyün işgal edilmesi bunun en somut kanıtı. Fakat artık daha fazla ilerleyemezler. Bu kez sahada Türkiye var. Oyun bitti. Sayın Devlet Bahçeli’nin “Yayılmacı emellerine devam etmesi halinde Türkiye ile İsrail arasında karşı karşıya gelme kaçınılmaz olacaktır” uyarısı şimdiden Tel Aviv’in uykularını kaçırıyor zaten.