ABD’nin güvenlik strateji belgesi


Trump yönetimi, yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesini kamuoyuna duyurdu. Belgede, dünya düzeninin “ABD tarafından ayakta tutulduğu dönemin geride kaldığı” ifadelerine yer verildi. Washington’un bundan sonra “şahin olmadan güçlü, güvercin olmadan ölçülü” bir dış politika izleyeceği vurgulandı. Bu yaklaşımın ise geleneksel ideolojilerden ziyade “Önce Amerika” anlayışıyla şekillendiği belirtildi.

Strateji belgesi, Avrupa hükümetlerine yönelik sert eleştiriler de içeriyor. ABD yönetimi, Avrupa’daki bazı hükümetleri “demokratik süreçleri yıkmakla” suçlarken; Avrupa Birliği başta olmak üzere ulusüstü ve çok taraflı kurumların “siyasi özgürlük ve egemenliği baltaladığı” savunuldu.
Belgede ayrıca, Avrupa’da mevcut politikaların sürmesi halinde kıtanın “20 yıl ya da daha kısa bir sürede tanınmaz hale gelebileceği” uyarısı yapıldı. Ekonomik gerilemenin ise “medeniyetin silinmesi gibi daha çarpıcı bir ihtimalin gölgesinde kaldığı” ifade edildi.
Avrupa’dan tepki
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, strateji belgesinde Avrupa’ya yöneltilen suçlamaları reddederek, “Kimsenin tavsiyesine ihtiyacımız yok” açıklamasını yaptı.

NATO için 2027 uyarısı
Strateji belgesinin dışında, ABD yönetiminin Avrupa ülkelerine önemli bir mesaj daha ilettiği öğrenildi. Washington, 2027 yılına kadar NATO’daki sorumluluklarının büyük bölümünü devretmek istediğini Avrupa tarafına bildirdi. Bu mesaj, bu hafta Washington’da Pentagon yetkilileri ile Avrupalı delegasyonlar arasında yapılan toplantılarda iletildi.
Amerikalı yetkililerin, Avrupa ülkelerinin savunma kapasitesini artırmak için atılan adımlardan memnun olmadığını muhataplarına aktardığı kaydedildi. Ayrıca, Avrupalıların ittifakın konvansiyonel savunma yetkinliğini 2027’ye kadar üstlenecek adımları atmaması durumunda ABD’nin NATO’nun savunma koordinasyon mekanizmalarına katılmayı durdurabileceği uyarısında bulunduğu bildirildi.
Belgede Türkiye vurgusu
Strateji metninde Türkiye’ye ilişkin değerlendirmeler de yer aldı. Suriye’nin potansiyel bir sorun olmaya devam ettiği belirtilirken, ülkenin Arap ülkeleri, İsrail ve Türkiye’nin desteğiyle istikrar kazanabileceği ve böylece bölgede “ayrılmaz ve olumlu bir aktör” olarak hak ettiği yeri yeniden alabileceği ifade edildi.