Kelimenin tam anlamıyla ‘toplumun kanayan yarası’ halini alan kadına şiddet, her gün onlarca farklı noktada kadınlarımızın öldürülmesiyle yürekleri kanatıyor. Hepimizin tek bir isteği var, kadına yönelik şiddetin son bulması. Süreç; şiddete maruz kalan kadınlardan başlayarak, çocuklarını, ailelerini, akrabalarını ve toplumu derinden etkileyerek, psikolojilerinde tamiri güç izler bırakıyor. 25 Kasım, ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ydü. Topluma yön veren psikiyatristler ve psikologlar, sahadaydı. Bu noktadan hareket eden uzmanlar ‘Umudu Paylaşalım, Şiddeti Durduralım!’ sloganı ile bir araya geldi.
HER 11 DAKİKADA 1 KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR
Uzmanlar, kadına yönelik şiddetin etkileri, iyileşme süreci, şiddetin psikolojik etkileri, travma terapisi ve destek alınabilecek kaynaklar gibi konularla ilgili katılımcılara bilgi verdi. Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Selin Birgül Baran, her alanda şiddette artış görüldüğünü belirterek, “Son zamanlarda kadına yönelik şiddette ise ciddi bir artış yaşanıyor. Şiddetin önlenmesi çocukluktan itibaren eğitimle başlıyor. O nedenle de aslında sadece bir günle sınırlı olmamalı. Şiddete yönelik çalışmaları, her zaman ve bütün kurumlarca çok daha fazla vurgulamalıyız, yapmalıyız. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi tarafından 2021 yılında yayımlanan rapora göre, dünyada her 11 dakikada 1 kadın öldürülüyor ” dedi.
KOLEKTİF TRAVMA
Kadına şiddetin toplumsal açıdan psikolojik izlerini de ele alan Doç. Dr. Baran, ‘kolektif travma’ya da dikkat çekerek, “Toplumsal olarak paylaşılan ortak acıların yaşanış şekli, toplumun ruh sağlığı üzerinde belirleyici etkiye sahip. Yaşanılan ortak acı ve psikolojik etkiler, kolektif travma olarak ortaya çıkar. Bu da öfke, şaşkınlık ve çaresizlik gibi duygularla kendini gösterir” dedi.
OKULLARDA ŞİDDETE KARŞI DERS
PSİKOLOG Neslihan Turan da ruh sağlığı uzmanları olarak, kadına yönelik şiddetle ilgili bilinçlendirmek, bununla ilgili çözüm önerileri sunmak ve daha bilinçli nesiller yetiştirmek gerekliliğini belirterek şöyle dedi: “Toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda savunmamız gerekir. Hayatımızın her alanında bu cinsiyet eşitliğini sağlamak çok değerli. Bunun da kadın yönelik şiddetinin en önleyici faktörlerinden biri olacağını düşünüyoruz. Türk Kadınlar Birliği’yle yaptığımız proje kapsamında, sosyo – ekonomik olarak düşük düzeyli okullara gidip, burada şiddetin, aile içi şiddetin ve zorbalığın ne olduğunu öğretip, aileyi ve öğrenciyi bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Okullara giderek, şiddete karşı eğitimler veriyoruz. “
ÇOCUKLARI DERİNDEN YARALIYOR
KLİNİK Psikolog Aleyna Damla Özcan ise ‘şiddetin psikolojik izleri’ne dikkat çekerek, şöyle dedi: “Şiddetin zihinsel ve davranışsal izleri var. Şiddetin fiziksel, zihinsel ve davranışsal sağlık sonuçları, şiddet sona erdikten sonra da uzun süre devam edebilir. Zihinsel olarak; depresyon, uyku ve yeme bozuklukları, stres ve anksiyete bozuklukları, kendine zarar verme ve intihar girişimlerine neden olabilir. Davranışsal anlamda ise; zararlı alkol ve madde kullanımı, istismarcı partner seçiminden bahsedebiliriz. Kadına yönelik şiddetin psikolojik izleri çocuklar açısından da büyük yara oluşturuyor. Doğrudan saldırıya uğramasalar bile sadece şiddete tanık olmak dahi uyku bozukluklarına, gelişimsel bozukluklara, saldırganlıklara veya kaygıya yol açmak için yeterli olabilir.”