Pankreas kanserinde umutları artıran gelişmeler: ‘Sağ kalım oranı yüzde 54’e yükseldi’


Dünya genelinde her yıl 500 binden fazla, Türkiye’de de yaklaşık 8 bin kişiye pankreas kanseri tanısı konuluyor. Üstelik görülme sıklığı giderek artan pankreas kanserinin 2030 yılında ölüme neden olan kanser türleri arasında 4. sıradan 2. sıraya yükseleceği belirtiliyor. Buna karşın pankreas kanserine yönelik toplumsal farkındalık hala çok düşük. Pankreas Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında hastalarla uzmanların katıldığı “Bu öykülerde bilim, cesaret, umut var” başlıklı söyleşi gerçekleştirildi, pankreas kanseri hakkında genel bilgilerin yanı sıra hastanın yaşam kalitesini ve süresini artıran yenilikçi tedavi yöntemleri de anlatıldı.

‘5 yıllık sağkalım yüzde 54’lere ulaştı’

Etkinlikte konuşan Genel Cerrahi Uzmanı Üyesi Prof. Dr. Güralp Onur Ceyhan, pankreas kanserinin teşhis ve tedavisinde son yıllarda çok önemli ilerlemeler sağlandığını belirterek, bu sayede kanserden sağkalım oranlarının da çok ciddi oranda arttığını vurguladı. Prof. Dr. Ceyhan sözlerine şöyle devam etti:

‘Kemoterapi sayesinde önemli ilerlemeler kaydediliyor’

Özellikle damar tutulumunun olduğu lokal ileri pankreas kanserlerinde ya da sınırlı sayıda metastaz bulunan hastalarda da uygulanan kemoterapi sayesinde önemli ilerlemeler kaydettiklerini belirten Prof. Dr. Ceyhan, “Bu tedavi ile hastaları, sanki erken evre pankreas kanseriymiş gibi değerlendirme ve ameliyat şansı sunma imkanı oluyor. Bu bizim için çok değerli bir gelişme çünkü geçmişte bu hastaların çoğunu tedavi açısından kaybedilmiş kabul ediyorduk. Şimdi ise doğru tedaviyle bu hastalara da umut verebiliyor ve başarılı sonuçlar elde edebiliyoruz” dedi.

Pankreas kanserinde umutları artıran gelişmeler: Sağ kalım oranı yüzde 54e yükseldi

‘Son 6 ayda diyabet tanısı aldıysanız risk artabiliyor’

Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Mert Erkan da konuşmasında; pankreas kanserinin toplumda nadir görülmesine rağmen ciddiyeti ve hızla ilerleyen yapısı nedeniyle çok daha dikkat gerektiren bir noktada olduğunu vurguladı. Toplumda görülme oranı normalde 10 binde 1 düzeyindeyken, 50 yaşın üzerinde bireylerde son 6 ay içinde yeni diyabet tanısı konulması ve buna kilo kaybının eşlik etmesi durumunda riskin 150’de 1’e yükseldiğini belirten Prof. Dr. Erkan sözlerine şöyle devam etti:

‘Erken tanı mümkün olmaya başladı’

Kanserin tüm zorluklarına rağmen artık giderek daha kontrol edilebilir bir hastalık haline geldiğini vurgulayan Prof. Dr. Erkan şöyle konuştu: “Pankreas kanserinde erken tanı artık mümkün olmaya başladı. Bir takım risk gruplarını tanımlayabiliyoruz. Pankreasında kisti olan hastalarımızı daha yakın takip ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki o kistler belli bir aşamada, tümü değil ama bir grubu kansere dönüşebiliyor. Yeni tanı diyabet bizim için çok önemli. Son 6 ay içinde diyabet tanısı konulmuş 50 yaşın üzerindeyse, bu bireylerin araştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Geçen bir 1,5 yıl içinde ortaya çıkan yeni pankreas kanseri aşıları var. Yani pankreas kanseri bu bugün için hani dünden çok daha iyi durumda ama yarından hala daha kötü bir hastalık.”

Pankreas kanserinde umutları artıran gelişmeler: Sağ kalım oranı yüzde 54e yükseldi

34 yaşında ileri evre pankreas kanseri teşhisi aldı

Etkinliğe katılan Hasan Karaduman tanı ve tedavi sürecinde yaşadıklarını katılımcılarla paylaşırken gözyaşlarını tutamadı. 34 yaşında ileri evre pankreas kanseri ve karaciğerinde iki metastaz olduğunu öğrendiğinde şok olduğunu belirtti. O süreçte 6 yaşında bir oğlu ve aynı zamanda 4 aylık hamile olan eşiyle yeni bir bebek heyecanı yaşadığı günlere denk gelen tanı şokundan sonra neler yaşadığını ise şöyle anlattı: “Karın ağrısı şikayetiyle acile başvurduğumda yapılan tetkikler sonucunda pankreas kanseri olduğumu öğrendim. Oradaki hekim bu haberi bana vermedi, eşime verdi. Eşime verdiği için de eşimden öğrendim ben bunu. Ondan sonra kemoterapi sürecim başladı. Üç aylık kemoterapi sürecimi güzel değerlendirdim. Ameliyat olma durumum oldu, cerrah araştırması içerisine girdik. Güralp Hoca’yı internet araştırmasında bulduk. İyi ki de bulmuşum. Hocayla ilk görüşmemde online olarak görüştüğümde ben bu tanıyı 34 yaşında aldığım için babam için mi aradığımı sormuştu. Kendim için aradığımı söyleyince çok şaşırmıştı. Ameliyatım güzel geçti, 12 saat sürdü. Ameliyat sonrası kemoterapi sürecim tekrar oldu. Bu süreçte eşim doğum yaptı. Ameliyatım ve kemoterapim iyi geçtiği ve kızım olduğu için kızımın adını Melek koydum. Hayatıma umut dolu Meleğim olsun diye Melek ismini koydum.”

“Ameliyat edilemez” denmişti

76 yaşındaki Fazilet Molla da 2017 yılında halsizlik, iştahsızlık, çok şiddetli kaşıntı, karında ağrı ve göz aklarında yoğun sarılık nedeniyle hastaneye başvurduğunu, pankreas başı ve safra kanalını tıkayan kanserli tümör tespit edildiğini ve kanseri ileri evrede olduğu için ‘ameliyat edilemez’ denildiğini anlatan Mollaoğlu çarpıcı hikayesini şöyle özetledi: “Önce umutsuz hasta olduğum, katiyen iyileşmeyeceğim söylendi. Benim haberim yoktu. Ondan sonra ‘15 gün ya da 3 ay yaşar götürün, hiçbir şey yapmayın’ dendi. Ondan sonra Mert Hoca’yı bulduk. Ameliyat oldum. Ben 76 yaşındayım. 9 senedir yaşıyorum ve Mert’in sayesinde kahraman gibi yaşıyorum. Her işimi yapıyorum, geziyorum, torunuma gidip yemek yapıyorum.”